temizlik bitti,kahvemi aldım pc başına oturunca facebookta bu fotoğraf çıktı karşıma:) soldan baştaki ablam,ortadaki kız kardeşim,yanındaki yani sağ baştakide benim.önümüzdeki oğlan çocuğu ise o zamanlar daha doğmamış olan erkek kardeşim Afşin.foto shopla kendini yerleştirmiş resme sonrada aşağıdaki dizeleri yazmış.kalemi güzeldir kardeşimin.hele bu günlerde daha bir güçlü.yaralı yüreği.eşi tek çocuklarıyla beraber hayatından çıktı :( sevgisi bitmiş.sanırım bu günlerde kontörlü sevgiler.çabucak bitiveriyor....
uzun uzun baktım resmimize.en çok da gözlerimize.nasıl parlıyor,başımıza geleceklerden habersiz. çocuk kalsaydım büyümeseydim dediğim çok oluyor.en çok da masumiyet duygusunu özlüyorum.büyüdükçe,üzüldükçe ve tanıdıkça kirleniyoruz ve masumiyet bekaretini yitiriyor...
İçimde…
Koca bir dağ var bilmem kaç mevsimin çözemediği.
Dolu dolu biriken nehirler,
Çığlıksız sulaksız vadiler,rengini arandığım kurşundan güneşler.
İçimde desem… nicemde nicesinde.
Nice can sığdırdık yüreklerimize…Nice türküler katıkladık ömürlerimize.Güzelliğe dair gül rengi çiziktirdik artakalanlara.
Bahar kimdeydi? Kimlerin ellerinde destelendi hasret çiçekleri.
Yokluk adamı öldürmez süründürür diyorlar ya;
Koy gitsin ellere…
İçimde…hasret öldürür diyor içimde…yavaş yavaş…kemire kemire…
Büyüyorduk…
Onca kentlerin yollarında yürürken, onca evlerin pencerelerini süslerken gölgelerimiz,
Büyüdük…büyüyorduk an be an…
Teyy çekiyorduk türkünün tam yangın yerinde…yanarken yitiyorduk…memleket günlerinde büyüyordu içimizdeki yangın…hasrete… aşk’a…gönülleşmelere…
Keşfediyorduk…
Her dillenişinde sözün, her bakışında bir çift gözün, direncin közünde korlanıyorduk…
Ve serçenin kanadında çırpınırdı aşk…!
Çırpındık…çırpınıyorduk…
Aynı bardakta buluyorduk benzemeyen tatların keyfedişliğini…
Ölüverdik…öldük ve dirildik kim bilir yaşarken kaç kez…
Büyüyorduk…kafa tuttuk dağların duruşuna…
Memleketimde rüzgardı, şehr-i diyarım da sabah…
Yaşam üzre sevmelerin çocuklarıydı yürekler…Neyi neleri taşıdı küçük ellerimiz…Kavildaş kaderlerin alın teriydi, umutlarımızın çiçeklendiği vadilerdi savrulmalarımız.
Göz yaşlarının yol tutuşunda,içimizdeki fırtınaların düşüp kalkmalığında, pazarlıksızdı diz yaramızdaki kabuklar…
Büyüdük düşlenmelere…Ucuz armağanlarla pahalandık…süslüyorduk her ne olursa olsunlara aldırmadan çirkinliği…nakış nakış sabırla işliyorduk kısmetleri…
Hayat iğne misali batarken parmaklarımıza, işleniveriyordu gül rengi…iç .çekişlerde umut tamamlıyordu eksik suretimizi…
Büyüyorduk…bahaneler acıyordu içimizde, hazan yapraklanıyordu…
Unutuyorduk…Almayı unuttuğumuz emanet canlarla uyutuyorduk unutmaklığımızı…
Diyordu ya Aşık ;
Çağırın anam gelsin,
Derdime yananım gelsin.
Yüzde yananı neydem,
Ciğerden yananım gelsin…
Ciğerlendik…
Alıcı kuşlardı acılar.
Kanatçıklardı rüzgara kucak açan…
Doymadım Anne!
Gocunmadım şikarlanmalara!
Poyrazdı bildiğim duruşlar;
Bir çift kanattı çörekotu bakışında.
Kekliğin palazıydım ben bu sevdada.
Ya sen; kime can koydun;
Beni hangi koyak da doğurdun?
Gözyaşı namluyu soğutmuyor Anne !
Bildik…
Hele bi yol gönder muştunu gaibden ,
Bak hele şu gülüşe , doğmamış oğul…!
Bu posbıyık adam senin deden ;
Ki o benim babamdır ! O nu bende bul…!
Ciğerlendik…ve bildik…
Parçasından parçalandığım bedenim;
Bir ANA bir BABA has közüymüş yüreğin…!
Yiğit Afşin YILDIRIM
No comments:
Post a Comment